top of page
Vita brevis, ars longa
HOŞGELDİN
Bu internet sayfasını açmamdaki amaç, çektiğim fotoğrafları, gezdiğim mekanları, yazdığım küçük hikayeleri ve nefret ettiğim tüm duygularımı burada paylaşmak...
Şu anda site yapım aşamasında. Şimdilik sadece aşağıdaki sayfalarla yetinebilirsin: Kahve, Sanat. Yeni sayfalar eklediğimde, bunlara yan menüden ve aşağıdaki düğmelerden ulaşabilirsin.
Hergün Bir Sanat Eseri
Bu bölümde, her gün bir tablo veya heykelle birlikte açıklamalarını paylaşmaya çalışacağım.
Sandro Botticelli | Portrait of a Young Woman 1480–1485
"Genç Bir Kadının Portresi" adlı tablo, genellikle İtalyan Rönesans ressamı Sandro Botticelli'ye ait olduğuna inanılan ve 1480 ile 1485 yılları arasında yapıldığı düşünülen bir eserdir. Bazıları ise eserin yazarını Jacopo da Sellaio'ya atfeder. Kadın, profilde gösterilmiş ancak göğsü üçte bir görünümde çevrilerek boynunda taşıdığı bir kameo madalyonunu ortaya çıkarmaktadır. Bu madalyon, Lorenzo de' Medici'ye ait olan ve Apollo ile Marsyas'ı temsil eden ünlü antik karneolyanın ters bir kopyasıdır.
Tablo, Almanya'nın Frankfurt şehrinde bulunan Städel Müzesi'nde sergilenmektedir. Benzer Botticelli tabloları, Londra Ulusal Galerisi'nde, Berlin Gemäldegalerie'de ve Tokyo'daki Marubeni Koleksiyonu'nda bulunmaktadır.
Sanat tarihçisi Aby Warburg, tablonun idealize edilmiş bir portre olduğunu ve Simonetta Vespucci'yi temsil ettiğini ilk kez öne sürdü. Bu, önceki bir yorumu sarsarak, Alman bilim adamları tarafından öne sürülen bir görüşü reddeder. Bu görüşe göre tablo, bir nimf ya da tanrıça olarak mitolojileştirilmiş olarak tasvir edilen ideal bir güzel genç kadını anlatmaktadır; bu görüş, Städel tarafından verilen başlıkta yansıtılmaktadır. Tablo, Botticelli veya atölyesine ait benzer eserler grubuna aittir.
Sanat tarihçisi Emanuele Lugli, tablonun ortasındaki üç "püskül" saçın, Rönesans döneminde "saçın arzuyu alevlendirdiği" düşünüldüğü için portreyi izleyenlerin deneyimlemesi gereken aşkı simgeliyor olabileceğini öne sürmüştür.
Tablo, Almanya'nın Frankfurt şehrinde bulunan Städel Müzesi'nde sergilenmektedir. Benzer Botticelli tabloları, Londra Ulusal Galerisi'nde, Berlin Gemäldegalerie'de ve Tokyo'daki Marubeni Koleksiyonu'nda bulunmaktadır.
Sanat tarihçisi Aby Warburg, tablonun idealize edilmiş bir portre olduğunu ve Simonetta Vespucci'yi temsil ettiğini ilk kez öne sürdü. Bu, önceki bir yorumu sarsarak, Alman bilim adamları tarafından öne sürülen bir görüşü reddeder. Bu görüşe göre tablo, bir nimf ya da tanrıça olarak mitolojileştirilmiş olarak tasvir edilen ideal bir güzel genç kadını anlatmaktadır; bu görüş, Städel tarafından verilen başlıkta yansıtılmaktadır. Tablo, Botticelli veya atölyesine ait benzer eserler grubuna aittir.
Sanat tarihçisi Emanuele Lugli, tablonun ortasındaki üç "püskül" saçın, Rönesans döneminde "saçın arzuyu alevlendirdiği" düşünüldüğü için portreyi izleyenlerin deneyimlemesi gereken aşkı simgeliyor olabileceğini öne sürmüştür.
Michelangelo - Pietà 1499
"Pietà" Türkçedeki anlamıyla "Merhamet", İsa peygamberin Golgotha tepesinde çarmıha gerildiğinde Meryem Ana ile yaşadığı anı temsil eden Michelangelo'nun önemli bir heykelidir.
1. Fransız bir kardinal kendi mezarı için bu heykelin yapımını görevlendirmiştir.
Jean de Billheres adındaki ve zamanında Roma kilisesinde görev yapan Fransız kardinal ölümünden sonra uzun bir süre hatırlanmak istemiştir. Bu amaca ulaşmak için de Michelangelo'yu o dönemde Kuzey Avrupa sanatında popüler olan bu sahneyi tasvir etmesi için görevlendirmiştir. Bu sahne Meryem Ananın İsa peygamberi çarmıhtan indirme sahnesidir.
2. 200 yılı aşkın bir süre sonra, Pietà Aziz Petrus Bazilikasına taşınmıştır.
Eski Rönesans kilisesi, bu dini anıtı giriş bölgesinin sağında kalan ilk şapelde bulundurmaktadır.
3. Michelangelo Pietà heykelini tek bir mermer diliminden yapmıştır.
Spesifik olarak İtalya'daki çıkarıldığı bölgenin adını alan mavi ve beyaz renkteki Carrara mermerini kullanmıştır. Bu mermer türü Antik Roma döneminden beri heykeltraşlar tarafından kullanılmaktadır.
4. Pietà, Michelangelo'nun imzaladığı tek çalışmasıdır.
Yakından bakıldığında, heykeltıraşın imzası Meryem Ananın Göğsü üstünde görülebilirdir. İlerleyen zamanlarda Michelangelo bu hareketinin gereksizliğinden çok pişman olmuştur ve bir daha hiçbir çalışmasını imzalamama kararı almıştır.
5. Bu çalışma Michelangelo'yu daha sadece 24 yaşındayken meşhur etmiştir.
Pietà heykelinin üstüne açık orta bir şekilde ismini yazmasının sayesinde, heykele olan halkın artan sevgisiyle birlikte Michelangelo'nun ünü de artmıştır. Sanatçı çalışmaları için onlarca yıllık beğeni ve takdirle 88 yaşına kadar yaşamıştır
6. Heykel, Michelangelo'nun Meryem Anayı tasviri yüzünden çok eleştirilmiştir.
Kiliseyi ziyarete gelen bazı kişilerin yorumları Meryem Ananın heykelde çok genç tasvir edildiği yönünde olmuştur. Bu ziyaretçiler, 33 yaşında öldüğü inanılan İsa peygamberin annesi Meryem Ananın heykelde daha yaşlı bir görünüme sahip olması gerektiğini savunmuşlarıdır.
7. Pietà, farklı heykeltıraşlık stillerinin karışımıdır.
Michelangelo, uzun bir süre Rönesans ve Natüralistik pozlarla klasik güzellik ideallerini birleştirmesiyle ünlü olmuştur. Rönesansın etkilerine bir göndermesi de heykelin piramidi andıran yapı şeklidir. Meryem Ananın kafasından kollarına doğru akıp elbisesinin altına ulaşan bir şekildir bu.
8. Meryem Ananın elbisesi artistik bir tavizi gizlemektedir.
Yakından bakıldığında, Meryem Ananın kafasının büyük vücuduna kıyasla küçük kaldığı fark edilebilir. Bunun sebebi ise Michelangelo'nun Meryem Anayı oğlu İsa peygamberi taşıdığı durumdaki normalde gerçekçi olacak orantıların kendi hayal ettiği şekillere uygun olmamasıdır. Bu duruma çözüm olarak heykelin gerçek boyutlarını kamufle edecek narin giysi örtüleri oymuştur.
9. Pietà, vahşice bir saldırıya uğramıştır.
Michelangelo'nun eserlerini yaptığı sırada zaman zaman sinirden aletlerini heykellere attığı bilinmektedir. Fakat bu saldırıyı gerçekleştiren kişi 1972 yılında korkuluklardan atlayıp Pietà heykeline balyozla saldıran Macaristanlı işsiz bir jeologdur. Bu saldırısında birkaç darbe ile heykelin sol kolunu ve burnunu kırıp, yanaklarına ve sol gözüne zarar vermiştir.
10. Heykele olan bu saldırı suç olarak sayılmamıştır.
Yetkililer bu saldırıyı gerçekleştiren kişi için yasal takibat başlatmamıştır fakat bir Roma mahkemesi saldırganı 'sosyal olarak tehlikeli bir kişi' olarak saymıştır ve böylece bir ruh sağlığı merkezine yatırılmasını uygun bulmuşlardır. Saldırgan burada geçirdiği iki yıldan sonra ülkeden sınır dışı edilmiştir.
11. Restorasyon tartışma konusu olmuştur.
Heykelin restore edilmesi ya da olduğu halde bırakılması seçenekleri arasında uzun süren bir tartışma yürütülmüştür fakat nihayetinde bundan haberdar olan Vatikan eski haline onarılması kararını almıştır böylece bu saldırının yapıldığının unutulması hedeflenmiştir.
12. Restorasyon 10 ay sürmüştür.
Restorasyon ekibi ilk 5 ay boyunca bir tırnak parçası kadar küçük olan parçaları en küçük detayına kadar bulup tanımlamakla uğraşmışlardır. Geri kalan süreçte olabilecek en profesyonel şekilde parçaları yerlerine yerleştirmişlerdir. Bu alaydan sonra heykel kurşun geçirmez cam ile çevrelenmiştir.
13. Bu heykelin kurşun geçirmez cam ile korunulduğu ilk sefer değildir.
1964 yılında Vatikan tarafından heykel New York dünya fuarı için ABD'ye ödünç verilmiştir. Bu fuar boyunca heykel kırılmaz cam ardında güvende tutulmuştur.
14. Saldırı, daha önce bilinmeyen bir sırrı ortaya çıkarmıştır.
Restorasyonu yapılırken çalışanlar gizli bir imza keşfetmişlerdir. Meryem Ananın sol kolunun kıvrımları içinde Michelangelo'ya ait olduğu düşünülen M şeklindeki bir imza keşfedilmiştir.
15. Michelangelo'nun Pietà için kullandığı ilk örnek modeller keşfedilmiş olabilir.
Amerikalı sanat tarihçisi Roy Doliner, son yaptığı bulgularda 15. Yüzyıla ait ve daha önce tanımlanamamış 30 santimlik bir heykelin Michelangelo'nun Kardinal de Billheres'e sunduğu ilk örnek heykelcik olabileceği düşünülmüştür.
1. Fransız bir kardinal kendi mezarı için bu heykelin yapımını görevlendirmiştir.
Jean de Billheres adındaki ve zamanında Roma kilisesinde görev yapan Fransız kardinal ölümünden sonra uzun bir süre hatırlanmak istemiştir. Bu amaca ulaşmak için de Michelangelo'yu o dönemde Kuzey Avrupa sanatında popüler olan bu sahneyi tasvir etmesi için görevlendirmiştir. Bu sahne Meryem Ananın İsa peygamberi çarmıhtan indirme sahnesidir.
2. 200 yılı aşkın bir süre sonra, Pietà Aziz Petrus Bazilikasına taşınmıştır.
Eski Rönesans kilisesi, bu dini anıtı giriş bölgesinin sağında kalan ilk şapelde bulundurmaktadır.
3. Michelangelo Pietà heykelini tek bir mermer diliminden yapmıştır.
Spesifik olarak İtalya'daki çıkarıldığı bölgenin adını alan mavi ve beyaz renkteki Carrara mermerini kullanmıştır. Bu mermer türü Antik Roma döneminden beri heykeltraşlar tarafından kullanılmaktadır.
4. Pietà, Michelangelo'nun imzaladığı tek çalışmasıdır.
Yakından bakıldığında, heykeltıraşın imzası Meryem Ananın Göğsü üstünde görülebilirdir. İlerleyen zamanlarda Michelangelo bu hareketinin gereksizliğinden çok pişman olmuştur ve bir daha hiçbir çalışmasını imzalamama kararı almıştır.
5. Bu çalışma Michelangelo'yu daha sadece 24 yaşındayken meşhur etmiştir.
Pietà heykelinin üstüne açık orta bir şekilde ismini yazmasının sayesinde, heykele olan halkın artan sevgisiyle birlikte Michelangelo'nun ünü de artmıştır. Sanatçı çalışmaları için onlarca yıllık beğeni ve takdirle 88 yaşına kadar yaşamıştır
6. Heykel, Michelangelo'nun Meryem Anayı tasviri yüzünden çok eleştirilmiştir.
Kiliseyi ziyarete gelen bazı kişilerin yorumları Meryem Ananın heykelde çok genç tasvir edildiği yönünde olmuştur. Bu ziyaretçiler, 33 yaşında öldüğü inanılan İsa peygamberin annesi Meryem Ananın heykelde daha yaşlı bir görünüme sahip olması gerektiğini savunmuşlarıdır.
7. Pietà, farklı heykeltıraşlık stillerinin karışımıdır.
Michelangelo, uzun bir süre Rönesans ve Natüralistik pozlarla klasik güzellik ideallerini birleştirmesiyle ünlü olmuştur. Rönesansın etkilerine bir göndermesi de heykelin piramidi andıran yapı şeklidir. Meryem Ananın kafasından kollarına doğru akıp elbisesinin altına ulaşan bir şekildir bu.
8. Meryem Ananın elbisesi artistik bir tavizi gizlemektedir.
Yakından bakıldığında, Meryem Ananın kafasının büyük vücuduna kıyasla küçük kaldığı fark edilebilir. Bunun sebebi ise Michelangelo'nun Meryem Anayı oğlu İsa peygamberi taşıdığı durumdaki normalde gerçekçi olacak orantıların kendi hayal ettiği şekillere uygun olmamasıdır. Bu duruma çözüm olarak heykelin gerçek boyutlarını kamufle edecek narin giysi örtüleri oymuştur.
9. Pietà, vahşice bir saldırıya uğramıştır.
Michelangelo'nun eserlerini yaptığı sırada zaman zaman sinirden aletlerini heykellere attığı bilinmektedir. Fakat bu saldırıyı gerçekleştiren kişi 1972 yılında korkuluklardan atlayıp Pietà heykeline balyozla saldıran Macaristanlı işsiz bir jeologdur. Bu saldırısında birkaç darbe ile heykelin sol kolunu ve burnunu kırıp, yanaklarına ve sol gözüne zarar vermiştir.
10. Heykele olan bu saldırı suç olarak sayılmamıştır.
Yetkililer bu saldırıyı gerçekleştiren kişi için yasal takibat başlatmamıştır fakat bir Roma mahkemesi saldırganı 'sosyal olarak tehlikeli bir kişi' olarak saymıştır ve böylece bir ruh sağlığı merkezine yatırılmasını uygun bulmuşlardır. Saldırgan burada geçirdiği iki yıldan sonra ülkeden sınır dışı edilmiştir.
11. Restorasyon tartışma konusu olmuştur.
Heykelin restore edilmesi ya da olduğu halde bırakılması seçenekleri arasında uzun süren bir tartışma yürütülmüştür fakat nihayetinde bundan haberdar olan Vatikan eski haline onarılması kararını almıştır böylece bu saldırının yapıldığının unutulması hedeflenmiştir.
12. Restorasyon 10 ay sürmüştür.
Restorasyon ekibi ilk 5 ay boyunca bir tırnak parçası kadar küçük olan parçaları en küçük detayına kadar bulup tanımlamakla uğraşmışlardır. Geri kalan süreçte olabilecek en profesyonel şekilde parçaları yerlerine yerleştirmişlerdir. Bu alaydan sonra heykel kurşun geçirmez cam ile çevrelenmiştir.
13. Bu heykelin kurşun geçirmez cam ile korunulduğu ilk sefer değildir.
1964 yılında Vatikan tarafından heykel New York dünya fuarı için ABD'ye ödünç verilmiştir. Bu fuar boyunca heykel kırılmaz cam ardında güvende tutulmuştur.
14. Saldırı, daha önce bilinmeyen bir sırrı ortaya çıkarmıştır.
Restorasyonu yapılırken çalışanlar gizli bir imza keşfetmişlerdir. Meryem Ananın sol kolunun kıvrımları içinde Michelangelo'ya ait olduğu düşünülen M şeklindeki bir imza keşfedilmiştir.
15. Michelangelo'nun Pietà için kullandığı ilk örnek modeller keşfedilmiş olabilir.
Amerikalı sanat tarihçisi Roy Doliner, son yaptığı bulgularda 15. Yüzyıla ait ve daha önce tanımlanamamış 30 santimlik bir heykelin Michelangelo'nun Kardinal de Billheres'e sunduğu ilk örnek heykelcik olabileceği düşünülmüştür.
Lawrence Alma-Tadema | A Coign of Vantage - 1895
"A Coign of Vantage" adlı eser, ünlü Hollandalı doğumlu sanatçı Lawrence Alma-Tadema'nın tipik bir tablosunu temsil eder. Tuval üzerine yağlı boya çalışması olan eser, aşağıda bir limanı gözleyen üç aristokrat kadını tasvir eder. "Coign of Vantage" terimi, kelime anlamıyla gözlem yapmak için uygun bir konumu ifade eder. Üç kadın konu, gemilerin dönüşünü izlemek üzere bir balkonda durmaktadır. Tablo, kızların ne görebileceği konusunda bir merak uyandırır. Romantizm tarzındadır.
Alma-Tadema, 19. yüzyılın sonlarındaki çok başarılı bir ressamdı. İlk eşinin ölümünden sonra 1870 yılında İngiltere'ye taşındı. Daha önce Antwerp Akademisi'nde eğitim almış ve klasik eğitiminden etkilenmişti.
Alma-Tadema'nın resimleri, İngiliz halkını etkiledi çünkü son derece dekoratif ve romantikti. Antik Roma ve Yunan'ın sahnelerini tasvir etti, bu da Viktorya dönemi insanları için büyük bir cazibe taşıyordu. Resimleri bir çürüme ve lüks hissi uyandırıyordu. "A Coign of Vantage" tablosu, Alma-Tadema'nın yaklaşımının tüm ana özelliklerini birleştirir. Güzel kadın konular, lüks kıyafetler içinde, etkileyici bir renk paleti ve büyük bir ayrıntıya gösterilen dikkatle Neoklasik bir eserdir.
Sanatçı, mermeri yeniden yaratmadaki becerisi nedeniyle özellikle ünlü oldu. Balkon son derece gerçekçi ve Alma-Tadema'nın renk kullanarak farklı yüzeylerdeki ışığın etkilerini temsil etme yeteneğini gösterir. Deniz ve gökyüzü, mavi tonları karıştırarak sorunsuz bir şekilde birleşir. Sanatçı, kadınların baş süslerindeki çiçek detaylarına ve heykel üzerine serpilmiş çelenğe dikkati çekmek için zengin renkler kullanmıştır. Genel sonuç, güzellik ve gizem açısından etkileyici bir başyapıttır.
Bu resimde kullanılan tüm teknikler, onu Alma-Tadema'nın en iddialı ve en olağanüstü eserlerinden biri yapar. 1895 yılında üretilen bu tablo, sanatçının daha sonraki yaratımlarından biridir. "A Coign of Vantage" şu anda özel bir koleksiyoncuya aittir. Alma-Tadema'nın en popüler ve dolayısıyla en tanınmış tablolarından biri haline gelmiştir.
Alma-Tadema, 19. yüzyılın sonlarındaki çok başarılı bir ressamdı. İlk eşinin ölümünden sonra 1870 yılında İngiltere'ye taşındı. Daha önce Antwerp Akademisi'nde eğitim almış ve klasik eğitiminden etkilenmişti.
Alma-Tadema'nın resimleri, İngiliz halkını etkiledi çünkü son derece dekoratif ve romantikti. Antik Roma ve Yunan'ın sahnelerini tasvir etti, bu da Viktorya dönemi insanları için büyük bir cazibe taşıyordu. Resimleri bir çürüme ve lüks hissi uyandırıyordu. "A Coign of Vantage" tablosu, Alma-Tadema'nın yaklaşımının tüm ana özelliklerini birleştirir. Güzel kadın konular, lüks kıyafetler içinde, etkileyici bir renk paleti ve büyük bir ayrıntıya gösterilen dikkatle Neoklasik bir eserdir.
Sanatçı, mermeri yeniden yaratmadaki becerisi nedeniyle özellikle ünlü oldu. Balkon son derece gerçekçi ve Alma-Tadema'nın renk kullanarak farklı yüzeylerdeki ışığın etkilerini temsil etme yeteneğini gösterir. Deniz ve gökyüzü, mavi tonları karıştırarak sorunsuz bir şekilde birleşir. Sanatçı, kadınların baş süslerindeki çiçek detaylarına ve heykel üzerine serpilmiş çelenğe dikkati çekmek için zengin renkler kullanmıştır. Genel sonuç, güzellik ve gizem açısından etkileyici bir başyapıttır.
Bu resimde kullanılan tüm teknikler, onu Alma-Tadema'nın en iddialı ve en olağanüstü eserlerinden biri yapar. 1895 yılında üretilen bu tablo, sanatçının daha sonraki yaratımlarından biridir. "A Coign of Vantage" şu anda özel bir koleksiyoncuya aittir. Alma-Tadema'nın en popüler ve dolayısıyla en tanınmış tablolarından biri haline gelmiştir.
Rembrandt van Rijn | Titus at His Desk 1655
Bu, Rembrandt'ın oğlu Titus'un (14 yaşlarında) bir portresi olabilir. Bir elinde kalem, diğer elinde mürekkep hokkası ve kalem kutusu tutarken kağıtlarının üzerine yığılmış olan çocuk düşünceli bir şekilde uzaklara bakıyor. Bu tablonun dikkat çekici özellikleri ışıklandırma, üçgen kompozisyon ve ön plandaki kaba, neredeyse dışavurumcu fırça işçiliğidir.Titus van Rijn (1641–1668), Rembrandt'ın ilk karısı Saskia'dan olan dört çocuğundan bebeklik döneminde hayatta kalan tek çocuğuydu. Babasının resimlerinde ve çalışmalarında bir figür veya model olmasının yanında, aynı zamanda tercihli mirasçı olarak hukuki bir dava nedeniyle de tanınıyor.
Thomas Gainsborough | Mrs. Richard Brinsley Sheridan 1785-1787
Elizabeth Linley, Londra'da başarılı bir şarkıcıydı, ancak daha sonra oyun yazarı Richard Brinsley Sheridan ile evlendi. Ancak birliktelikleri mutlu bir şekilde ilerlemedi: Sheridan, ona profesyonel olarak sahne alma yasağı koydu ve Linley çoğunlukla kendi başına kırsalda yaşadı. Bu süre zarfında Sheridan kariyerine devam ederken ve şehirde başka kadınlarla ilişkilere girişirken.
Gainsborough'un Linley'i resmettiği tablo, onun duygusal durumunu ortaya koyuyor. Onun ifadesi ve arkasındaki melankolik manzara, özlem ve üzüntüyü iletiyor. Linley, bu eserin tamamlanmasından birkaç yıl sonra 38 yaşında hayatını kaybetti.
Elizabeth Linley'nin güzellik ve olağanüstü soprano sesi, Bath ve Londra'daki konserlerde ve festivallerde profesyonel başarı getirdi. 1773'te Sheridan ile evlendikten sonra kariyerini bıraktı ve kocasının politikacı, oyun yazarı ve hatip olarak faaliyetlerini desteklemek ve katılmak için hayatını adadı. Sheridan'ın eserleri büyük ilgi gördü, esprili oyunları A School for Scandal ve The Rivals, bugünün tiyatro repertuarının sevilen bir parçasıdır.
Bayan Sheridan burada otuz bir yaşında, olgun ve zarif bir kadın olarak gösteriliyor. Manzaraya karışmış, zarif formu arkasındaki ağaçların eğrisine bükülüyor. Işık, elbisesi üzerinde bulutlar ve gökyüzü üzerinde olduğu gibi hızlı ve özgürce oynuyor. Kayaların, bitkilerin, ipek ve saçın belirgin dokuları, Gainsborough'un fırça darbelerinin güçlü ve canlı ritimleri tarafından birleştirilir.
Bayan Sheridan'ın kostümünün serbestçe boyanmış, izlenimci tarzı ve rüzgarın savurduğu manzara, Gainsborough'un sanatsal karakterindeki güçlü romantik öğeyi yansıtıyor. Bununla birlikte, odak noktası hala oturanın yüzü ve kişiliğinde. Çenesi ve ağzı sıkı, belirgin ve heykelsi, yoğun çizilmiş kaşları ise ona kararlı, sakin ve asil bir ifade kazandırıyor. Gözlerinde hafif bir romantik melankoli izi var, hafif dolaylı bakışlarıyla.
Gainsborough'un Linley'i resmettiği tablo, onun duygusal durumunu ortaya koyuyor. Onun ifadesi ve arkasındaki melankolik manzara, özlem ve üzüntüyü iletiyor. Linley, bu eserin tamamlanmasından birkaç yıl sonra 38 yaşında hayatını kaybetti.
Elizabeth Linley'nin güzellik ve olağanüstü soprano sesi, Bath ve Londra'daki konserlerde ve festivallerde profesyonel başarı getirdi. 1773'te Sheridan ile evlendikten sonra kariyerini bıraktı ve kocasının politikacı, oyun yazarı ve hatip olarak faaliyetlerini desteklemek ve katılmak için hayatını adadı. Sheridan'ın eserleri büyük ilgi gördü, esprili oyunları A School for Scandal ve The Rivals, bugünün tiyatro repertuarının sevilen bir parçasıdır.
Bayan Sheridan burada otuz bir yaşında, olgun ve zarif bir kadın olarak gösteriliyor. Manzaraya karışmış, zarif formu arkasındaki ağaçların eğrisine bükülüyor. Işık, elbisesi üzerinde bulutlar ve gökyüzü üzerinde olduğu gibi hızlı ve özgürce oynuyor. Kayaların, bitkilerin, ipek ve saçın belirgin dokuları, Gainsborough'un fırça darbelerinin güçlü ve canlı ritimleri tarafından birleştirilir.
Bayan Sheridan'ın kostümünün serbestçe boyanmış, izlenimci tarzı ve rüzgarın savurduğu manzara, Gainsborough'un sanatsal karakterindeki güçlü romantik öğeyi yansıtıyor. Bununla birlikte, odak noktası hala oturanın yüzü ve kişiliğinde. Çenesi ve ağzı sıkı, belirgin ve heykelsi, yoğun çizilmiş kaşları ise ona kararlı, sakin ve asil bir ifade kazandırıyor. Gözlerinde hafif bir romantik melankoli izi var, hafif dolaylı bakışlarıyla.
Sebastiano Conca | The Adoration of the Shepherds 1720
Meryem'in yüceltilmiş idealize edilmiş yüzü, parlayan bebek İsa'dan gelen göksel ışığı yansıtıyor. Çekici genç kadınlar bebek etrafında ötelerken, uzaktaki solda bir koyun sallayan göğsü açık bir çobanla konuşan yaşlı bir adam var, ve iki kuş kırık manger'ın dibinde huzurlu bir şekilde duruyor. Dünya düzleminde, bir güvercini tutan ve ön planda gözlerini gölgelendiren genç bir çocuk, gökyüzündeki bebek İsa'nın bir kardeşi gibi görünüyor; o gökyüzündeki melek figürlerinin altında, biri bir tomar diğeri bir tütsü tutarken.
Genç Sebastiano Conca, bu Barok zenginliğini manger'a odaklanan simetrik, klasikleştirilmiş bir kompozisyonla başarıyla harmanlamıştır. Resmin geniş ölçeğine rağmen, parlak işleme tekniği, Rococo tarzına doğru işaret eden bir serin tatlılık katmaktadır.
Conca, bu tabloyu Roma'nın en maceracı himayecisi Kardinal Pietro Ottoboni için resmetti. Ayrıca bu tabloyu bir altar önü, yani yastık gibi bir plak dekoru modeli olarak kullanmış olabilir.
Genç Sebastiano Conca, bu Barok zenginliğini manger'a odaklanan simetrik, klasikleştirilmiş bir kompozisyonla başarıyla harmanlamıştır. Resmin geniş ölçeğine rağmen, parlak işleme tekniği, Rococo tarzına doğru işaret eden bir serin tatlılık katmaktadır.
Conca, bu tabloyu Roma'nın en maceracı himayecisi Kardinal Pietro Ottoboni için resmetti. Ayrıca bu tabloyu bir altar önü, yani yastık gibi bir plak dekoru modeli olarak kullanmış olabilir.
Gerrit van Honthorst | Christ Crowned with Thorns 1620
Vaadeli bir Hollandalı ressam için 1600'lerde geleneksel olduğu gibi, Gerrit van Honthorst sanatsal eğitimini tamamlamak için İtalya'ya seyahat etti. Roma'da Caravaggio'nun devrim niteliğindeki tarzının etkisi altına girdi ve gerçekçi figürler ve dramatik aydınlatma kullanımını, yani chiaroscuro'yu benimsedi. İtalya'da, mum veya meşalelerle aydınlatılmış birçok gece sahnesini resmettiği için "Gherardo delle Notti" (Gerrit of the Nights) lakabını kazandı.
Bu yakın zamanda keşfedilmiş resim, bir altar tablosu olarak yapılmış olabilir. Taçlandırma ile ilgili ve İsa'nın yargı sürecini oluşturan olaylar serisinin sonlarından biri olan bu tabloda, bir meşe ağacı tarafından aydınlatılan çirkin özelliklere sahip bir asker, alaycı bir şekilde İsa'yı alaya alır; alayı mütevazı bir şekilde kabul eden İsa'dır. Gölgelerde, başka bir asker taçı dikenlerini İsa'nın başına yerleştirirken, ellerini korumak için bir baston kullanır. Solda, belki de Pontius Pilatus ve bir danışman olan iki loş figür, İsa'nın kaderini tartışırlar.
Peter Paul Rubens | The Calydonian Boar Hunt 1611–1612
"Yaban domuzu öfkeyle vücudunu döndürüyor, çeneleri köpük ve taze kanla bulaşıyor... yaranın açıldığı kahraman, hayvana yaklaşıp düşmanını öfkelendiriyor ve nihayet parıldayan mızrağını omzuna gömüyor."
--Ovidius, Metamorfozlar
Kırmızı bir ak kalpağa sarılmış savaşçı Meleager, mızrağını dev bir yaban domuzunun omzuna saplıyor. Vahşi yaratık, sırtındaki sert deriye tutunmuş iki av köpeği tarafından gözü pek bir şekilde görünmez gibi, insan düşmanıyla karşı karşıya gelmek üzere dönmüş durumda. Meleager'ın darbesi, domuzu öldürücü olacak, ancak canavar kendini korkunç bir düşman olarak kanıtlamıştır. Gösterişli toynaklarının altında parçalanmış bir av köpeğinin iç organları ve avcı Ankaeus'un yere yatmış cesedi bulunmaktadır.
Kalydon yaban domuzu avı hikayesi antik çağda birçok kez anlatıldı ve yeniden anlatıldı; en ünlüsü Ovidius'un Metamorfozlar'ında. Kalydon Kralı Oeneus, tanrıça Diana'ya sunularla hürmet etmeyi ihmal ettiğinde, topraklarına korkunç bir yaban domuzu saldırdı. Kralın oğlu Meleager, yaratığı öldürmek için ünlü savaşçılardan oluşan bir grup topladı. Meleager, nihayet domuzu yendiğinde, başını avcı Atalanta'ya, sevgilisine, bir ödül olarak sundu; Atalanta, Meleager'ın arkasında yayı elinde görülebilir.
Peter Paul Rubens, bu tabloyu uzun bir İtalya seyahatinden birkaç yıl sonra yarattı. Figürlerin pozları için orada gördüğü antik lahitlerden ve heykellerden ilham aldı. Örneğin, profilde görülen yaban domuzu, Floransa'daki Uffizi Galerisi'nde bulunan ünlü bir mermerden doğrudan alındı. Rubens'ın antik döneme ait sembolik imgeleri kullanması, bilgili izleyicilerle rezonans bulmayı amaçlıyordu. At üzerindeki figürler için, Rubens, Rönesans öncülerinden Leonardo da Vinci ve Raphael'dan ödünç aldı. Ancak Rubens'ın avı dinamik ve yaratıcı yorumu tamamen kendine aitti. Bu tablo ile o, insan ve hayvan arasındaki epik mücadele temasını kariyeri boyunca sıkça işleyecekti.
--Ovidius, Metamorfozlar
Kırmızı bir ak kalpağa sarılmış savaşçı Meleager, mızrağını dev bir yaban domuzunun omzuna saplıyor. Vahşi yaratık, sırtındaki sert deriye tutunmuş iki av köpeği tarafından gözü pek bir şekilde görünmez gibi, insan düşmanıyla karşı karşıya gelmek üzere dönmüş durumda. Meleager'ın darbesi, domuzu öldürücü olacak, ancak canavar kendini korkunç bir düşman olarak kanıtlamıştır. Gösterişli toynaklarının altında parçalanmış bir av köpeğinin iç organları ve avcı Ankaeus'un yere yatmış cesedi bulunmaktadır.
Kalydon yaban domuzu avı hikayesi antik çağda birçok kez anlatıldı ve yeniden anlatıldı; en ünlüsü Ovidius'un Metamorfozlar'ında. Kalydon Kralı Oeneus, tanrıça Diana'ya sunularla hürmet etmeyi ihmal ettiğinde, topraklarına korkunç bir yaban domuzu saldırdı. Kralın oğlu Meleager, yaratığı öldürmek için ünlü savaşçılardan oluşan bir grup topladı. Meleager, nihayet domuzu yendiğinde, başını avcı Atalanta'ya, sevgilisine, bir ödül olarak sundu; Atalanta, Meleager'ın arkasında yayı elinde görülebilir.
Peter Paul Rubens, bu tabloyu uzun bir İtalya seyahatinden birkaç yıl sonra yarattı. Figürlerin pozları için orada gördüğü antik lahitlerden ve heykellerden ilham aldı. Örneğin, profilde görülen yaban domuzu, Floransa'daki Uffizi Galerisi'nde bulunan ünlü bir mermerden doğrudan alındı. Rubens'ın antik döneme ait sembolik imgeleri kullanması, bilgili izleyicilerle rezonans bulmayı amaçlıyordu. At üzerindeki figürler için, Rubens, Rönesans öncülerinden Leonardo da Vinci ve Raphael'dan ödünç aldı. Ancak Rubens'ın avı dinamik ve yaratıcı yorumu tamamen kendine aitti. Bu tablo ile o, insan ve hayvan arasındaki epik mücadele temasını kariyeri boyunca sıkça işleyecekti.
bottom of page